Aksaray Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Çocuk İşçiliği Sorununun Çözümünde Örgün Eğitimin Önemi

Çocuk işçiliği dünyanın birçok yerinde sorun olmaya devam etmektedir. Erken yaşta çalışma hayatına
atılan çocuklar birçok riskle karşı karşıya kalabilmekte ve bunların bir sonucu olarak fiziksel, zihinsel
ve psikolojik gelişimleri normal bir çocukluk süren yaşıtlarına göre geri kalabilmektedir. ILO (2013)
raporuna göre hâlihazırda çoğu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere 168 milyon çalışan çocuk
bulunmakta ve bunlar toplam çocuk nüfusunun %11’ini oluşturmaktadır. Türkiye’de ise çocuk
işçiliğinde zaman içinde önemli iyileşmeler olmuştur. 1994 yılında 6-17 yaş grubunda 2,5 milyon
çalışan çocuk bulunmaktaydı. 1999 yılına gelindiğinde çalışan çocukların sayısı 1,6 milyona
gerilemiştir. 2006 yılında ise çalışan çocukların sayısı 960 bine, çalışma oranı ise %5,9’a düşmüştür. Bu
dönemde çocuk işçiliğindeki iyileşmelere paralel olarak çocukların okullaşma oranlarında da önemli
iyileşmeler olmuştur. Okullaşmadaki iyileşmeye paralel olarak çocuk işçiliğindeki düşüşte de zorunlu
eğitimde yapılan değişikliklerin etkili olduğu kabul edilmektedir. Çalışmalar, okullaşmanın artmasının,
özellikle ekonomik baskıların daha yaygın olduğu kırsal alanlarda çocuk işçiliğinde önemli bir
azalmaya yol açtığını göstermiştir. Aslında, eğitime erişimin artması ile çocuk işçiliği oranlarında düşüş
arasında güçlü bir ilişki vardır. Bu ilişki, çocukların aileleri tarafından özellikle kırsal bölgelerde ya
okula gönderildiği ya da informal bir sektör olan tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak
değerlendirildiğini göstermektedir. Okul tarla arasında yaşamları belirlenen bu çocuklar açısından ise
okul veya tarlada çalışma durumunun birbirlerinin ikamesi haline geldiği söylenebilir. Çocukların
sosyal, fiziksel ve bilişsel gelişimleri için ideal olan elbette tarla yerine okulda bulunmaları ve bunun
için 1997 ve 2012 reformları ile yapıldığı gibi ilköğretimin zorunlu olması oldukça önemli bir etkendir.